İngiltere’deki Southampton Üniversitesi’ndeki uzmanlara göre, gelecekte herhangi bir varlığın, insanoğlunun nihai yok oluşundan sonra onu geri getirmeyi isteyip istemeyeceği, artık teorik ama olası olmayan bir seçenek.
Optoelektronik profesörü Peter Kazansky liderliğindeki araştırmacılar , insan genomunu milyarlarca yıl dayanacak şekilde tasarlanmış bir depolama ortamı olan 5 boyutlu bir bellek kristaline kaydetmek için ultra hızlı bir lazer kullandılar.
Dünya’nın oksijensizleşmesinin bundan daha kısa bir sürede, yaklaşık bir milyar yıl içinde gerçekleşeceği , Güneş’in ise gezegenimizi yutmasının yaklaşık 7,6 milyar yıl sonra gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Ama en azından insan genomik verilerinin, erken dijital eserleri çoktan yiyip bitirmiş olan verilerin bozulması olan bit çürümesinden korunacağını bilmek rahatlatıcı. Genetik planımız, Kazansky’nin ortak yazarlığını yaptığı 2016 tarihli bir araştırma makalesinde önerildiği gibi, sonsuza kadar olmasa bile çok uzun bir süre boyunca kavramsal olarak kurtarılabilir olacak.
Ultra hızlı lazer ve şeffaf bir ortam kullanarak optik depolama fikri 1996 yılına dayanıyor.
O zamandan bu yana değişen şey, bu işlem için yazma hızının artık bir sonsuzluk veya buna benzer bir şey sürmemesidir. Kazansky, Cuma günü The Register’a “On yıl önce verileri yazmamız yarım yılımızı alıyorsa, şimdi bir saatte yazabiliyoruz” dedi.
5D hafıza kristali aslında kristal değildir. Kazansky, “Bu silika camdır,” dedi. “Pencerelerdeki cam gibi değildir. Liflerde kullanılan cama benzer. Çok saf silikadır ve çok dayanıklıdır.” Tardigradlardan bile daha serttir. Erimiş silika 1000°C’ye kadar sıcaklıklara, cm2 başına 10 tona kadar kuvvete ve kozmik radyasyona dayanabilir.
Southampton Üniversitesi Optoelektronik Araştırma Merkezi (ORC) tarafından geliştirilen 5D bellek kristalleri çeşitli boyutlarda geliyor. Bunlardan en büyüğü olan 5 inç karelik olanı, 360 terabayt veriyi kimsenin umurunda olmayacağı kadar uzun bir süre boyunca saklayabiliyor.
5D tanımı, verileri yazmak için kullanılan serbestlik derecelerini veya boyutları ifade eder. Kazansky, polarizasyon durumu ve dalga boyuna atıfta bulunarak, “Üç serbestlik derecesi X, Y ve Z koordinatlarıdır, sonra nanoyapının yönelimi ve boyutu vardır,” diye açıkladı.
Veri yazma süreci, ışığı kıran 20 nm kadar küçük “nanograting” yapıları içeren çukurlar oluşturmak için eritilmiş silika depolama ortamına bir femtosaniye lazer tutulmasını içerir.
5D bellek kristalleri aynı zamanda yüksek çözünürlüklü grafiklere de yer verebiliyor; böylece kıyamet sonrası yeniden sanayileşme, yarı iletken yeterliliği ve optik mühendisliğiyle ilgili talimatlar, verileri okumak isteyen ancak gerekli araçlara sahip olmayanlar için de mevcut oluyor.
İngiltere’deki Southampton Üniversitesi’ndeki uzmanlara göre, gelecekte herhangi bir varlığın, insanoğlunun nihai yok oluşundan sonra onu geri getirmeyi isteyip istemeyeceği, artık teorik ama olası olmayan bir seçenek.
Optoelektronik profesörü Peter Kazansky liderliğindeki araştırmacılar , insan genomunu milyarlarca yıl dayanacak şekilde tasarlanmış bir depolama ortamı olan 5 boyutlu bir bellek kristaline kaydetmek için ultra hızlı bir lazer kullandılar .
Dünya’nın oksijensizleşmesinin bundan daha kısa bir sürede, yaklaşık bir milyar yıl içinde gerçekleşeceği , Güneş’in ise gezegenimizi yutmasının yaklaşık 7,6 milyar yıl sonra gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Ama en azından insan genomik verilerinin, erken dijital eserleri çoktan yiyip bitirmiş olan verilerin bozulması olan bit çürümesinden korunacağını bilmek rahatlatıcı. Genetik planımız, Kazansky’nin ortak yazarlığını yaptığı 2016 tarihli bir araştırma makalesinde önerildiği gibi, sonsuza kadar olmasa bile çok uzun bir süre boyunca kavramsal olarak kurtarılabilir olacak.
5D bellek kristali neye benziyor… Kaynak: Prof. Kazansky. Büyütmek için tıklayın
Ultra hızlı lazer ve şeffaf bir ortam kullanarak optik depolama fikri 1996 yılına dayanıyor [PDF].
O zamandan bu yana değişen şey, bu işlem için yazma hızının artık bir sonsuzluk veya buna benzer bir şey sürmemesidir. Kazansky, Cuma günü The Register’a “On yıl önce verileri yazmamız yarım yılımızı alıyorsa, şimdi bir saatte yazabiliyoruz” dedi.
5D hafıza kristali aslında kristal değildir. Kazansky, “Bu silika camdır,” dedi. “Pencerelerdeki cam gibi değildir. Liflerde kullanılan cama benzer. Çok saf silikadır ve çok dayanıklıdır.” Tardigradlardan bile daha serttir. Erimiş silika 1000°C’ye kadar sıcaklıklara, cm2 başına 10 tona kadar kuvvete ve kozmik radyasyona dayanabilir.
Southampton Üniversitesi Optoelektronik Araştırma Merkezi (ORC) tarafından geliştirilen 5D bellek kristalleri çeşitli boyutlarda geliyor. Bunlardan en büyüğü olan 5 inç karelik olanı, 360 terabayt veriyi kimsenin umurunda olmayacağı kadar uzun bir süre boyunca saklayabiliyor.
5D tanımı, verileri yazmak için kullanılan serbestlik derecelerini veya boyutları ifade eder. Kazansky, polarizasyon durumu ve dalga boyuna atıfta bulunarak, “Üç serbestlik derecesi X, Y ve Z koordinatlarıdır, sonra nanoyapının yönelimi ve boyutu vardır,” diye açıkladı.
Veri yazma süreci, ışığı kıran 20 nm kadar küçük “nanograting” yapıları içeren çukurlar oluşturmak için eritilmiş silika depolama ortamına bir femtosaniye lazer tutulmasını içerir.
5D bellek kristalleri aynı zamanda yüksek çözünürlüklü grafiklere de yer verebiliyor; böylece kıyamet sonrası yeniden sanayileşme, yarı iletken yeterliliği ve optik mühendisliğiyle ilgili talimatlar, verileri okumak isteyen ancak gerekli araçlara sahip olmayanlar için de mevcut oluyor.
Kazansky’nin ekibi, konumsal doğruluğu sağlamak için insan genomundaki yaklaşık üç milyar harfin her birini 150 kez dizilemek üzere Helixworks Technologies’i görevlendirdi. Ve ortaya çıkan 5D bellek kristali, Avusturya’nın Hallstatt kentindeki bir tuz mağarasında bulunan Memory of Mankind arşivine yerleştirildi.
“Amacımız, felaket durumunda insanlığın genetik kodunun bir yedeğini oluşturmak,” diye açıkladı Kazansky. “5D bellek kristalinin olağanüstü dayanıklılığı, bu bilginin milyarlarca yıl boyunca korunabilmesini ve türümüzden daha uzun süre dayanmasını sağlar.”
Kazansky, insanlığın genetik yapısının korunmasının ötesinde bir diğer motivasyonun da, bir bireyin yeniden inşa edilebilmesi olasılığı olduğunu söyledi.
