
Intel, Trump yönetimi ile yaptığı yeni anlaşma kapsamında, ABD hükümetinden 8,9 milyar dolarlık bir yatırım aldı. Bu yatırım karşılığında hükümet, Intel’in yaklaşık yüzde 9,9 oranında pasif hissedarı oldu. Fon, daha önce onaylanmış 5,7 milyar dolarlık CHIPS ve Bilim Yasası hibesi ile 3,2 milyar dolarlık Secure Enclave programı ödemelerinden sağlandı. Bu tutar, Intel’e bugüne kadar verilmiş 2,2 milyar dolarlık doğrudan hibe ile birlikte toplamda 11,1 milyar dolarlık kamu desteğini temsil ediyor.
Anlaşma, hükümete yönetim kurulunda koltuk ya da şirketin operasyonları üzerinde kontrol vermiyor. ABD’nin sahip olduğu hisseler tamamen pasif bir yatırım olarak tanımlanıyor ve oy hakları büyük ölçüde şirket yönetiminin tavsiyeleriyle uyumlu olacak şekilde kullanılacak. Buna ek olarak hükümete, beş yıl süreyle hisse başına 20 dolardan ek yüzde 5 hisse alım hakkı verildi. Bu hak, Intel’in dökümhanesindeki payının yüzde 51’in altına düşmesi halinde kullanılabilecek.
Anlaşma, Amerika’nın yarı iletken üretiminde küresel rekabet gücünü artırmayı amaçlıyor. Bu girişim, ABD’nin çip üretiminde Asya merkezli rakiplerle rekabet edebilmesi için atılmış stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Intel hisselerinin anlaşma duyurusunun ardından piyasalarda değer kazanması da dikkat çekti.
Ancak karar, piyasa ekonomisi açısından farklı tepkilerle karşılandı. Bazı uzmanlar bu yaklaşımı ABD’nin teknoloji alanındaki konumunu güçlendirecek önemli bir hamle olarak görürken, bazı çevreler ise devletin büyük bir özel şirkette pay sahibi olmasının serbest piyasa ilkeleriyle çeliştiğini savunuyor. Bu durumun, gelecekte diğer yarı iletken şirketleri için de benzer düzenlemelerin gündeme gelmesine yol açabileceği değerlendiriliyor.

