11.7 C
İstanbul
26 Aralık 2024 Perşembe
Ana SayfaHaberlerDeath Stranding - İnceleme

Death Stranding – İnceleme

 

Yeni bir yıla girmemize sayılı günler kala bu senenin belki de en çok konuşulan oyunlarından bir tanesi olan Death Stranding sonunda Playstation 4 oyuncularıyla buluştu. Peki efsane yapımcı Hideo Kojima‘nın imzasını taşıyan ve Kojima Productions‘ın ilk gözdesi olan bu nadide yapım beklediğimize değdi mi gelin birlikte bakalım.

Bildiğiniz üzere Death Stranding daha çıkmadan birçok spekülasyona ve gizemli teorilere ev sahipliği yaptı. Kafa karıştıran tanıtımları oyuncuların daha bir meraklanmasını sağlarken, kimsenin nasıl bir oyunla karşılaşacağı konusunda bir fikir edinmesine olanak vermiyordu. Çıkış tarihi yaklaşırken ortaya çıkan bazı detaylar ise ufak ipuçlarından öteye geçemedi. Bu konuda Kojima Productions ve Hideo Kojima’yı gerçekten tebrik etmek gerekiyor. Zira PR konusunda son yıllarda gerçekleşen en büyük reklam kampanyasına da imza atmış oldular.

 {youtube}https://youtu.be/GY_pFBaoUAw{/youtube}

Efendim gel gelelim oyunumuz bir ekran uzağımızda artık. Ben de nihayetinde bir inceleme yazmaya karar verdim. ‘Peki neden bu kadar geçiktin?’ diyecek olursanız oyuna çıkış tarihiyle birlikte anca erişebildim. Buna istinaden çıkışından önce gelen olumsuz inceleme bombardımanı da açıkçası biraz gözümü korkuttu. Negatif eleştirilerden biraz kurtulmak ve gerçekten kendi kafamın rahatlığında oyuna başlamak istedim. Çünkü Hideo Kojima oyunları hayatımda oldukça önemli bir yere sahip ve gençliğimin bir dönemi bu oyunlardaki karakterler ile özdeşleşmiş bir çizgi seyretti. Hangi PS oyuncusu etkilenmedi ki? Snakeeeeeeeeeeee! 

Efendim klasik olarak oyunun hikayesi ile ufak bir giriş yapmak isityorum. Artık ne kadar anlatılır bu karmaşık ilişkiler yumağı bilemiyorum. Ama ben özetleyeyim, sizler de oynayınca kendi pencerenizden yorumlarsınız. Bir de oyunda birçok yeni terim yer alıyor. Satır aralarında bunların ne anlama geldiğini özetlemeye çalışacağım. Oyunu henüz oynamamış arkadaşlar için faydalı olabilir.

Death Stranding yaşadığımız dünyada gerçekleşen gizemli patlamalar ve paralel dünyaların iç içe geçmesiyle artık bildiğimiz dünyanın yok olmanın eşiğine gelmesi ve sonrasındaki post-apokaliptik ortama bizleri davet ediyor. Artık bildiğimiz kıtalar ve şehirler mazide kalmış durumda. Hikayenin geçtiği ana bölge ise bir zamanlar Amerika’da yer alan ve patlama sonrasından geriye kalan UCA’da (United Cities of America) geçiyor. Burada ayakta kalmayı başaran şehirlerde hayat eskisi kadar kolay değil. Çünkü iletişim tamamıyla kopmuş durumda. İnsanlar ihtiyaçlarını neredeyse karşılayamayacak duruma düşmüş. Evlerden çıkmak öyle kolay değil. Hal böyle olunca insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek gibi büyük bir ihtiyaç doğmuş. Bu ihtiyaçları karşılamak adına kurulan Bridges bünyesinde ana karakterimiz Sam Porter ‘Bridges’ de insanlığın imdadına yetişen ‘Öteci’ teslimatçı olarak hikayemizdeki yerini almış.

Yükçüler ve Dron Sendromu

Bridges’in asıl amacı Amerika’yı yeniden inşa etmek. Bunu yapabilmek için de ana görevlerinden birisi bir teslimat ağı kurarak şehirlerle diğer yerleşim yerlerini yeniden birbirine bağlamak. Ölüm Kıyısı’ndan önce, toplumu bir arada tutan iletişim ve teslimat ağları vardı. Her şey otomatizeydi; teslimatlar dronlarca gerçekleştiriliyor, yapay zekâyla yönetiliyordu. Yaygın kanı, insanları denklemden çıkarmanın tüm sistemde devrim yaratacağı yönündeydi. Ancak işler pek de o yönde gelişmedi. Onun yerine, sonrasında “dron sendromu’ olarak adlandırılacak vakalar görmeye başlandı. Sıradan insanlar üstündeki her işi alıp makinelere bırakma fikri bazılarına çok fazla geldi. Elbette doğrulanan oksitoksin noksanlığı ve hormonal dengesizlikler bu kanıyı destekler nitelikteydi. İnsanlığın da bu sürecin parçası olması gerekiyordu. Dolayısıyla kanunlar konuldu ve bizler tekrar resmin içine dâhil olduk.

Peki sonra ne oldu? Makinelerce işinden edilen ve sonrasında geri çağrılan onca insan, toplumun onlar olmadan var olamayacağına inandı ve bu durum yepyeni bir kargaşayı da beraberinde getirdi. Buna teslimat bağlılığı sendromu dediler. Ölüm Kıyısı bizi birbirimizden kopardığında teslimat sorunu daha da dallanıp budaklandı. Kiral bulutların uçak ve dronları uçmaktan alıkoyması hâliyle durumu hiç de kolaylaştırmadı, ki bu da hoşumuza gitse de gitmese de eski günlere dönerek tamamen insan kuryelere bel bağlamak zorunda kalmamız demekti.

Öteci: Kiralyuma karşı bir çeşit bağışıklığı olan ve özel yeteneklere sahip kişiler için kullanılıyor.

Kiralyum: Paranormal faaliyetlere yol açan karanlık madde.

Sam’in oyundaki ana görevi kendisine verilen Q-pid anahtarları ile şehirleri birbirine bağlamak ve yeniden ülkeyi bir araya getirmek. İkincil ama en önemli görevi ise elbette teslimatçılık veya kargoculuk artık ne derseniz size kalmış.

Demiştim ya evlerden çıkmak artık kolay değil. Dışarıdaki paranormal faaliyetler sonucu zaman yıkımı adı verilen olay sonrasında kiralyuma maruz yağmurlar normal insanlar için ölümcül bir hal alıyor. Eşyalar deforme oluyor, insanlar çok daha hızlı yaşlanıyor ve haliyle ölüyorlar. Eğer böyle bir durum söz konusuysa da cesetlerin bir an önce yakılması gerekiyor. Yoksa KV‘lere dönüşen bu ölücükler yine paranormal patlamalara sebebiyet verebiliyor. Bu yetmezmiş gibi zaman yıkımında ‘zamanın hızla ilerlemesi durumu’ oluşan yağmurlar dostumuz Sam için de işleri pek kolaylaştırmıyor. Öteci olmanın ve BB‘nin avantajını kullansa da ortaya çıkan KV’ler işleri zorlaştırabiliyor. Bu cibilliyetsizlere fark edilmemiz sonrasında daha bir cibilliyetsiz yaratığımsı KV’ler ile mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Oyunda ilerledikçe bağışıklığımız sonucunda yerleşkemizde verdiğimiz örnekler ile bu yaratıklara karşı yeni silahlar üretilebiliyor. 

KV: Oyunun isminden de anlaşılacağı üzere bulunduğumuz dünyada gözüken ‘Kıyıya Vuranlar’ olarak adlandırılan garip varlıklar.

BB: ‘Bağ Bebeği’ efendim kendileri pek bir sevimli olmak ile beraber oyunun ikonik maskotu olmuş, fanus içinde hayatını sürdürmeye çalışan minik bebuş yardımcımız. Nereden geldi, nasıl kavuştuk, çin malı bir oyuncak mı falan bunları oynadığınız esnada anlayabileceksiniz. Her göreve başlarken Mads Mikkelsen ustamızın başrolünde olduğu görüler sayesinde BB hakkında daha fazla şey öğreneceğiz.

Hayat şartları zor, Sam için işler hiç kolay değil. KV’lerden sıyrıldığımız zaman bir de yağmacı, yükçüler ile uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bunlar da işte kargo manyağı vahşiler efendim. Dikkat etmekte fayda var. Oyunda ilerledikçe kazandığımız yeni oyuncaklarımız ile canlarını okumak keyifli bir hal alıyor. Yine zaman zaman bunların mekanlarına baskın yapıp, kargolarını almak gibi görevler ediniyoruz. Oyun ilerledikçe bu hastaların mekanları daha üst düzeye ulaşıyor. Silahları gelişiyor, araçları oluyor vb.

Kımıl Kımıl her yer, her yer sanki düşman! Evet, düşmanlar bitmiyor oyunda. Doğa, hava şartları her şey bize düşman. Sanki her gün Kara Cuma! Doktor bu ne? Kargocunun kabusu! KV’ler, yükçüler derken bir de Home Demens derdi. Bu şahıslar KV’ler ile halleşme peşindeki terör örgütü mensupları. Süper güçleri bizden daha iyi. Şehirleri birbirine bağlamaktaki en büyük engellerimizden. Oyun boyunca pek bir BOSS vari karakterler ile karşılaşacağınızın garantisini verebilirim. Yani ben gariban bir teslimatçıyım. Kokmadan balıkları sabilere teslim etmem lazım. Ne bu çile!

Evet oyun gerçekten tam bir kargocu çilesi. Yanlış anlaşılmasın bunu negatif anlamda söylemiyorum. Yani adamın hayatı çile dolu. Mesela araçsız, gereçsiz yola çıktığınızda dengenizi kaybedip, yamaçtan yuvarlanan kargonun peşinden yalın ayak koşmak nedir bilir misiniz siz? Öğrenmeyin çok gıcık bir şey.

Oyundaki en önemli görevimiz ‘kargo taşımak’ demiştik. Peki bu süreç nasıl işliyor ona kısaca değineyim. Malı Arap Faik’ten alıyorduk Karabük’te ikinci yükleme yapılıyordu. Adana’ya kadar da ben kullanıyordum kamyonu. Çok mu sulu oldu? Ama ortam pek bir sulu şimdiden söyleyeyim. Şaka bir yana görevlerimizi Bridges üstlerinden ve teslimat noktalarından alıyoruz. Hikayenin ana işleyişini sağlayan teslimat görevleri olduğu gibi isteğimize bağlı kargo görevleri de alabiliyoruz. Bunlar aklınıza gelebilecek neredeyse her şey. Bazen bu ortamda buna mı ihtiyacın var zübük diyesiniz bile geliyor. Bu görevlerden bazıları zaman sınırlamasına sahip. O yüzden bu görevleri olabildiğince araçlarımız varken ‘mümkünse’ yapmak avantajımıza oluyor. Elbette araç kullanımı öyle sınırsız değil. Şarj edeceksin, gerekirse bir şarj istasyonu kuracaksın. Arazi her yerde araç kullanımına müsait değil. Dikkat etmek lazım. Bir akarsuda çakılıp kalabilirsiniz. Bunun için köprüler inşa edeceksin. Gerekirse oyunun ilginç sosyal olanaklarından faydalanacaksın. Yani bu konuda oldukça seçenek sunuluyor. Ama oyunda şunu bilmelisiniz ki Hideo amcamız bizlere hiç öyle kolaylık sağlamıyor. Tırnaklarınla kazıyacaksın. Kargocunun şahı olacaksın ben de sana öyle oyuncaklar vereceğim diyor.

Kargoları taşımak öyle sanıldığı kadar kolay da değil. Sam’in ve kullandığımız araçların bir kapasitesi var. Öyle allah ne verdiyse yüklenemiyorsunuz. Tekrar tekrar görevleri yerine getireceğiniz zamanlar olacak. Bir de olumsuz koşullar size teslimat yaptırmamak için oyun boyunca sizle mücadele içerisinde olacak. Görevleri alırken bu durumu göz önünde bulundurup teçhizatınızı iyi ayarlamanız çok önemli. Çünkü kargo taşımak zaman zaman oldukça çilekeş bir hal alıyor. Sam öyle haldur haldur koşamıyor. Dengesini sağlamak zorunda. Yükünüz çok fazla olursa düşmanlar çabuk sizi fark edebiliyor. Bir de arazi şartlarında tökezleyip tepeleme kargoları saçtınız mı, of değmeyin keyfinize! Botlarınız bir süre sonra patlıyor ve sonucunda kan kaybediyorsunuz, susuyorsunuz, acıkıyorsunuz… Yeni gereçler için şablonlar bulmanız ve metaryal toplamanız da lazım. Ara sıra börtü böcek yuvarlayacaksınız. Enerji barında olacak bir gözünüz. Reise vur dedik öldürmüş vallahi. Bazen içinde bulunduğunuz durum çok can sıkabiliyor. Eğer sıkı bir oyuncu değilseniz, bundan kastım mücadeleyi tam anlamıyla sevmiyorsanız oyun sizin için oldukça zorlayıcı olacaktır. Ama dere tepe düz gitmek, ben bu tepeyi aşarım arkadaş bir halat, merdiven bana yeter derseniz de düzlüğe çıktığınızdaki keyfi başka hiçbir oyunda bulamazsınız.

 {youtube}https://youtu.be/rcGqsAoTaPQ{/youtube}

İşin özü ise bol sınav vereceğiniz bir oyun Death Stranding, öyle kolay kazanımlar yok. Bunu çok iyi kavrayarak oyun hakkında değerlendirme yapmanız gerekiyor. Elbette bu durum işin ‘kargoculuk’ kısmı için geçerli. Hikayeye kendinizi kaptırıp, BB ile gerçekten bir bağ kurduğunuzda ise tam anlamıyla çile, yerini eğlence ve gizem dolu bir atmosfere sizleri sürüklüyor. En azından benim için öyle oldu. Oyunun ilk saatlerinde sürekli bir mücadele içinde olacaksınız. İlerlediğinizde ise kazandığınız yeni oyuncaklar, araçlar ve silahlar ile mücadele sanıldığı kadar dert olmayı bırakacak. Karakterler ve hikaye anlatımı sizi daha bir içine çekecek. Karakterlerin zaten tanıdık simalar tarafından hayat bulduğuna değinmiyorum. Kim kimdir artık herkes öğrenmiştir mutlaka. Bir de bunların harika bir şekilde oyuna aktarıldığını ve bugüne kadarki en iyi karakter tasarımları olduğunu gördükten sonra ne demek istediğimi çok net anlayacaksınızdır.

Oyunun sosyal yapısına da biraz değinmek istiyorum. Kojima-San oyuncuların iletişim halinde olmasını sağlayacak yeni bir etkileşim yolu ve sosyal olanakları bizlere sunuyor. Oyunda emoji ve uyarılar zaman zaman karşımıza çıkıyor. Diğer oyuncular sizleri karşılaşacağınız durumlar için görsel olarak uyarabiliyor. Dark Souls sisteminin hallicesi dersek uygun olabilir. İleride hazine var! Şu sıralar yeni bir güncelleme de yolda. Kojima-San oyunculardan gelen geri dönüşler sonucunda bir dizi yeniliği de bizlere sunacak. Buna ek olarak kargo kısmında istersek diğer oyuncuların kargosunu taşıyabiliyoruz. Teslimat noktalarına ulaştırabiliyoruz. Onlardan kargo talep edebiliyoruz. Yolda kaybettiğimiz bir kargo başka bir oyuncu tarafından teslim edilebiliyor. Yapılar inşa edebiliyoruz veya başka oyuncuların yapılarından faydalanıp, bu yapıları geliştirebiliyoruz. Oyunda ilerledikçe ve kiral ağa şehirleri bağladıkça bu yapılar görülebilir bir hale geliyor. Yine teslimat noktaları içerisinde oyuncular ile teçhizat paylaşımı yapabiliyoruz. Tüm bu etkileşim de sosyal medyada olduğu gibi ‘beğeni’ yoluyla bizlere ödül olarak geri dönüyor. Yani beğeniye beğeni, takibe takip! Eğlenceli bir sistem.

Oyunun görsel zenginliği ise gerçekten insanı büyülüyor. Mevcut nesilin sonuna yaklaşırken konsolda oyun tüm hünerlerini gösteriyor. PS4 Pro’da gerçekten çok iyi bir iş çıkarılmış. Normal PS4’te de durumun çok farklı olmadığı söyleniyor. Zaten oyunun grafik motoru bu işin üstadı Guerrilla Games’in Killzone ve Horizon Zero dawn ile harikalar yarattığı Decima Engine. İşin içine bir de Sony ve Kojima Productions’ta yer alan üstadlar girince aksi bir durumu düşünmek imkansız. Karakter modellemeleri bugüne kadar yapılmış oyunlar içerisinde en iyisi diyebilirim. Şukela! Sesler de grafiklerden aşağı kalmıyor. Oyunun müzikleri ise Bizzat Kojima-San tarafından hazırlanmış. MGS serisinden aşina olduğumuz müzik zevkine bir kez daha şapka çıkartıyorum.

Grafikler ve sesler gerçekten söylediğim gibi çok iyi. Fakat bu güzellik oyunun kocaman haritasıyla birleşince zaman zaman bir handikapa dönüşebiliyor. Şöyle, bazen kendinizi o kadar boşlukta hissediyorsunuz ki etrafınızda araştıracak daha fazla yapı olsun istiyorsunuz. Yerleşim bölgelerine yaklaştıkça elbette bu durum biraz daha azalıyor. Tabii reise hak vermek lazım. Ortalık elli altı olmuş napacaksın gezecek dolaşacak o kadar şeyi diye düşünmüş de olabilir. Oyunda alışması zaman alan bir diğer özellik ise oyunun arayüzü olmuş. Menüden görevler ve merak ettiğimiz şeyler hakkında sürekli bilgi veriliyor. Bunları mutlaka okumanız gerekiyor. Yoksa hikayede birçok şeyi kaçırabilirsiniz. Kargoları teslim ettiğinizdeki kazanımlarınız ise yine bu yeni gösterge sistemi ile puanlandırılıyor. Oldukça kafa karıştırıcı diyebilirim. Envanter ve kargoları düzenleme işini öyle kolayca yapamıyorsunuz. Alışmanız lazım. Tabii bu şikayetim benim MGS sistemini gözlerimin aramasından kaynaklı olabilir. Belki sizlere çok daha kullanışlı gelir. Bana pek gelmedi.

 {youtube}https://youtu.be/mFGq92BYmt4{/youtube}

Peki ne yapalım Death Stranding’i alalım mı? Efendim çok bekledik. Sıkı bir Hideo Kojima hayranıysanız almazsanız ayıp olur. Reis sancılı bir dönemin ardından gerçekten sağlam bir oyun yapabilmek için çok uğraşmış. Yani kaba bir tabirle oyuna ‘kargoculuk simülasyonu’ derseniz çok ayıp etmiş olursunuz. Mutlaka deneyimlemeniz gereken bir oyun. Öyle dışarıdan izleyerek anlaşılacak bir oyun değil. Bir başyapıt mı? Bunu zamanla öğreneceğiz. Bunun için kesin bir şey söyleyemem. Çünkü gerçekten yeni bir oyun türü ile karşı karşıyayız. Kim ne derse desin. Hikaye anlatımında ise kesinlikle en iyiler içinde yer alıyor. Kojima-San’ın sinematik vizyonu ve Guillermo del Toro gibi büyük bir isimle paslaşmaları bu konuda ne kadar iyi olduğunu özetlemeye yeter. Bir de mücadeleyi gerçekten seven bir oyuncuysanız oyun tam size göre diyebilirim. Oyunun Türkçe altyazı seçeneğine sahip olduğunu da ekleyelim. Oyun hakkında anlatacak o kadar şey var ki mutlaka bir şeyleri es geçmişimdir. Bazı şeyleri de bilerek anlatmadım. Oyunun sürprizinin kaçmasını sevmiyorum. Benim gibi düşünen arkadaşlar mutlaka vardır. Oynayınca ‘vay be  böyle bir şey de varmış’ diyeceğiniz bir şeyler mutlaka çıkacaktır. Son olarak kargonuza zeval gelmesin diyerek kapanışı yapayım. Oyunsuz kalmayın efendim.

HWM
HWMhttps://hardwaremania.com
Yoda is a revered former Jedi Master who spent the last years of his life on Dagobah. The nine-hundred-year-old Jedi master trained Jedi knights for eight centuries.
Benzer İçerikler

Yorum Yap

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Haberler

Son Yorumlar

- Advertisment -